Playlist 2

Çarşamba, Mayıs 04, 2016

Yaşamak

Ne acı kocalmak ve ölmek kederi
Kırışıp yüzünden ve yüzeyinden yeryüzünün
En dibine gidecek olmak belki
Henüz belirmişken rahimde
İncecik parmaklar ve bir burun
Kıpırdanarak ıslak ve sessizce
Bilmek çekip gideceğini
Öyle atarak ceketini sırtına
Ya da gün doğumunda değil
Hiçbir gücü olmadan gidişinin
Uyanıp bir yaz sabahına
Böyle susamış,terli,hafif kapalı gözleri
Veya değil yükselirken tabanından denizin
Topraktan çömleklerde duyulacak sesin
Özüne gömülü binbir özün olacak
Ve sırtında giyemeyeceğin kadar ağır yükler
Taşıman,anlatman,yaşaman gereken yükler...

Ne acı kocalmak ve ölmek kederi
Yine de aşık olmak var serde
Ve midende sıcak bir çorbanın
Kuru bir çorabın içinde ayakların
Ve karışacak olmak bir çiçeğin özüne
Zeytin olabilmek mesela ardı sıra bahçelerde
Ki hatta dost edinebilmek bir ağaçken
Bir değil,çokken derininde herşeyin
Kanı taze dökülen minik bebeğin
Kedere gömülmüş yaşlı bir çehrenin
Gözünde gizlidir yaşamak.


                                                                               
                                                                                                       Rüzgardanadam
                                                                                                       İstanbul,5,2016





 

Perşembe, Mart 17, 2016

Aşağı Yol



Var elbet bir zamanı hepimizin en iyisinden.
Herşeyin en canlı gözüktüğü gözümüze
Suların en ışıl ışıl ve
Toprağın en az çamurlu olduğu
Ulaşmak için bir yere en az zahmetle,
Dokunmak için özlemle,
Ağlamak için gürültüyle,
Saklamadan hiçbirşeyi
Ve en güzel mevsimin yaz olduğu genelde
Var,hatırla,biliyorsun
Düşmüyorsa hatrına şükür,şimdi yaşıyorsun.

Pek sonra düşecek aklına ya o anın işte o an olduğu
Ne yazık rengi soluk diye bileceksin,
Ve tadı kaçık diye
Ayırt edeceksin şimdiyi geçmişten
Rüzgar ya üşütecek ya da bilemeyeceksin üşüdüğünü
Üstü açılmış uykulardan,ismi hep saklanan
Yarım bırakılmış günlüğünü
Kaldırıp atacaksın.
Düşmüştür acısı şimdiye
Düşmediyse ne mutlu hepsini unutacaksın.

Söylenir mi bilmem
Başıboş karanlığa doğru anlatılır mı,
Kimseye dokunmayan çocukluğum
Renginden bahsetsem ne yazar bahçelerin
Kaçında bittiğini tepelerdeki zeytinlerin
Ve hiç görmediğimiz halde başı ufaktan ezilecek yılanları
Toprağa korkumuzdan oturmadığımızı
Az ileride su var oradan içersiniz
Doldurup avucunuzu,damlalarla süslersiniz
Hiç bitmeyeceğine eminken
Birden kesildi çeşmenin suyu
Alır beni yol üzerinden bir otomobil
Bırakır nereye gitmek istersem
Hiç düşünmeden.
Ah ne güzel,hiç düşünmeden
Hiç düşünmeden sesi ağaçların
Selamını almak ölü adamın
Ah,hiç düşünmeden...



                                                                                                       Rüzgardanadam
                                                                                                        İstanbul,3,2016






Pazar, Mart 13, 2016

Adımlarım

Bu sefer yetişmeliyim hızına dünyanın
Hiçbir kelimemi yanlış basmamam gerekir
Ne yana dönsem biliyorum keskin dişleriyle
Bir düşman karşılayacak beni
Hepsinin bir ismi var ezberimizde
Oysa anlamak için başlamamış mıydık konuşmaya
Mağaralarda yalnız ve sakinken gece
Önüme doğru yol alsam muhtemelen ayak izleri
Suçmuş gibi takip etmek ayak izlerini
Binlerce ses hepsi aynı anda istiyor aynı şeyi
Hiç birini istemediği halde çocuklar
Ayaklarımın altında ya ölü ya da ölümün sınırındalar
Varsayalım ki geri döndüm
Ki benle birlikte çok da geri dönen gördüm
Vazgeçip geri dönmek varmı insanlığın sıfatında
Yoksa geri dönecek kadar ileri mi gittik
Bu mudur gidilebilecek en son yol,hayır.

Kanlı ve çamurlu ayak izleri devam ediyor
Balçıklarla sıvanmış bedenler var ilerisinde yolun
Haberleri geliyor geriye dönenlerden
Hiç meyve bahçeleri gözükmüyormuş
Hiç çiçek açmıyormuş topraklarda
Sandığımız gibi değilmiş rengi maviliklerin
Dokunmuyormuş kalbine sözleriyle başka bir kalp
Artıyor diyorlar düşmanın sayısı
Kapı diplerinde küçük ayrık otları
Ne yana gitmeli şimdi sorsam bilir misiniz ?
Bu adresin tarifini verebilir misiniz ?
Hangi köşeyi dönünce başlıyor insanlık
Alay etmeden hangi saçağın altında konuşuyorlar
Hangi dumansız caddede çocuklar koşuyorlar
Uzun,geniş ve yeşil mi şu az ilerideki ağaçların dibi
Sol kolumuzun üstünde mi kalıyor hala günahlarımız
Ve cevabı olmayan sorular mı var sokakların her yanında
Durup dinlenmeli yol kenarında
Tekrar yola koyulmadan evvel
Hala varmış gibi yolumuz
Ve biz çizmiyormuşuz gibi var olan tüm yolları
Durup dinlenmeli.


                                                                                                   Rüzgardanadam
                                                                                                   İstanbul,3,2016                                                                                                                        



Pazar, Ocak 31, 2016

İki Çocuk İçin

Çok uzakta bir yerde
Bilmem hangi şehrin hangi sokağında
Parçalara ayrılmış bir coğrafyanın
Henüz alışılmış bir mevsiminin tam ortasında
Bloklara ayrılmış  mahallelerinden birinde
Doğrultup namlusunu bir çift göze
Bekleyen bir adam bir de kısa küçük ayaklar
Basmasını yere öğreneli aylar geçmiş
Titreyen küçük parmaklar
Soyunu muhtemelen bilmiyor
Belki kulağına çalındı göklerden bahsederken anası
Belki aklı oyuncağındaydı
Kırpıştırarak tozlu kirpiklerini
Namlunun ucuna bakıyor merakla
Öyle korkmuyor senin benim gibi ölmekten
Sıkılmış sadece biraz beklemekten
Sonra bağırıyor yine soyunu bilmediği adam
Babasını öldüren,anasını öldüren,kardeşini öldüren
Birkaç mahalle ilerideki arkadaşını öldüren adam
Bir ağlamadır kopuyor gözlerinde
Sıkıştığı taştan köşesinde
O anda medeniyetin hiçbir yerinde
Hiçbir geniş ve ferah odasında
Yüksek duvarlarla çevrili hiçbir sıcak binasında
Henüz kimseden yana olmayan ve
Henüz sadece dünayaya ait
Hiçbir çocuk gülmüyor.

Yakın bir yerinde bu sefer memleketimin
Gökyüzünden gidersen birkaç saat
Yeryüzünden,birkaç hafta
Eğer kollarında taşıyorsan evladını
Ve cebinde paran da yoksa
Birkaç yıl sürecek uzaklıkta
Duvarlarla çevrilmiş ismini çoktan unuttuğum
Medeniyetin ortasında bir şehrin biraz dışında
Durmadan koşan insanlar topluluğunun ortasında
Minik bir kız çocuğu ayakta bekliyor
Yakalayıp koltuk altından babasının
Herkesin koştuğu yöne doğru götürmesi için muhtemelen
Ya da onları çoktan kaybettiğinden
Anlamadan herkesin neden koştuğunu
Öylece bekliyor
Bu kadar uzağa koşmamıştı hiç
Hiç beraber koştukları bu kadar üzgün değildi
Hiç beraber koştukları bırakmamıştı yolun ortasında onu
Ve ağlamıyordu hiçbir çocuk dizini kanatmadıkça
Bir ağlamadır koptu gözlerinde
Dizini kanatmadığı halde
Orada bırakarak ailesinin hatırasını
Tam orada öğrenerek medeniyete karışmayı
Ardında kimin olduğunu bilmediği sınırı geçmeye koştu
Ve tam da o anda evlerinin girişinde
Saçaklarının altında binalarının
Ve şehirlerinin tabeleları önünde
Durdu tüm çocuklar
Çağırmadan kimse onları
İtelemeden sırtlarından hiçbiri
Girmedi evlerinden içeri


                                                                                                       Rüzgardanadam 
                                                                                                        İstanbul,1,2016






 

Salı, Ocak 12, 2016

En Uzaktaki

Belki görüyorsundur herşeyi
Gözüne çarpıyordur seninde
Sesi ulaşıyordur oralara kadar değil mi
Benimki de laf
Elbette ulaşıyordur
Görüyorsundur olanı biteni.

Koca bir kazanda binlerce isim var
Bazıları bir araya gelmiş,
Bazıları birbirinden çok uzakta
Saplayıp koca asanı ortalarına
Durun çocuklar kaldı aranızda
Diyebiliyor musun
Ateşler içindeki toprağına,
Mavi kadife sularından gönderebiliyor musun
Hangisi daha az inanıyor
Hangisinin inancının hangsinden çok olduğunu,
Bizim kadar iyi görebiliyor musun
Ve herkesi üzerinde barındıran sen 
Tahmin edebiliyor musun kimin kimden olduğunu.
Biliyorum çok uzun zamandır oradasın
Belki biraz sıkıldın
Gözünü dikip derin sessizliğe
Başka boşluklar düşlüyorsun karanlıkta dönmeye
Bizim için terk etmiyorsun da yerini
Az geliyor galiba artık bize 
Biz terk etmek üzereyiz seni
Önce benden duy istedim 
Herkes daha az oluyor herkes için
Azalıyor sesleri anlam veremeyenlerin 
Artık yeryüzünün her karışında bir fikir var
Hepsi mantıklı geliyor insanlara,tüm fikirler kadar
Ama unuttulur çocukların yaşaması gerektiğini
Ve hiç tanımayan birbirini
Adamlar savaşıyorlar.

Adamlar,kadınlar,çocuklar...
Biz diyebileceğimiz kimse kalmayıncaya dek
Hep uzakları,istemediklerimizi düşleyerek
Ve yavaşlatarak hızını azar azar senin
Savaşıyorlar.
Savaşmak için çok çirkin günlerde üstelik
Çocukların koşabileceği uzun meydanlarda
Henüz yarışı kazanmadan hiçbiri
Kaldırıp nerden geldiğini bilmedikleri
Silahlarıyla savaşıyorlar.
Gözünü dikip bakma artık derin boşluğun uzaklarına 
Senden başkası çözemeyecek belli ki
Daha hızlı dön,en hızlısından
Düşürüp silahlarını bulanana kadar başları
Sarılıp kucaklaşana kadar çocuklarla.



                                                                                                       Rüzgardanadam
                                                                                                       İstanbul,1,2016