Playlist 2

Pazar, Ağustos 23, 2015

Yolun Ortasında

Bu sefer öylece geçmeyeyim
Aklımdayken kara bulutların hızı
Ondan da yavaşken henüz tekerlekler
En arkasında yaşamanın
Yine de takip ederken hala yaşamayı
Öylece geçmeyeyim bu manzarayı
Hiç kimselere anlatayım
Hiç kimseler hiç kimselere anlatsın.

Uzun karanlık yollar tanımıştım
Yürümüştüm tozlarını savurarak
Yol kenarı insanlarını uzaktan seyretmiştim
Bir tarafı ya denize bakardı geçtiğim yolların
Ya da suretine babamın
Öylece geçmeyeyim
Sarkıtarak başımı pencereden
İlk nefesimi aldıran gene babamdı
Ben sarkıttıkça arabadan başımı
Hızlandıkça hızlandı
Sonra çekti içeri beni annem
Henüz bir arabada 
Arkada oturduğum zamanlardı
Sonra ben kapıyı çarpıp gittim
Terk ettim yaşıtım arabayı
Ne ayaklarım sığdı ne başım tavanına
Uçarcasına giderken yavaşlamış gibi geldi bana
Tüm bulutları geçerken,geride bırakırken
Tozlu,ağaçlı,güvercinli yolları
Aynada yarısı sureti babamın
Yeni aldım haberini tökezler olmuş
Ayrılmıyormuş kenarından kaldırımın.

Daraldıkça karanlıklaşıyor önümdeki yol
Ne sağımda deniz var ne solumda sureti babamın
Tüm bedenimi sarkıtmışım yola
Tutup çeken de yok beni içeri
Ağaçların arasında belli belirsiz gölgeleri
Aşağı köyün mezarlığı
Yolu taşlı,rüzgarlı evleri 
Çamura batmış ayakkabım
Yaşarır gözüm rüzgardan değil bu sefer
Uzunca bir yola bakacak benim mezarım
Hapsettiler çocukluğumu
Kaldırım kenarında duran 
Beyaz bir arabaya.


                                 
                                                                                                  Rüzgardanadam
                                                                                                   İstanbul,8,2015




Çarşamba, Ağustos 19, 2015

Yaşamak

Mümkün değil anlamak bu kavgayı
Öfkeyi,yanlışı,elimizin ağırlığını
Tutup indirirken yere yumruğumuzu
Sarsılacak sanmak ahmakça yerin
Anlamak mümkün değil
Hayret etmeden bakmak mümkün değil
O yer ki asırlar evvel
Çatırdayarak ufacık yuvasından
Tüm denizleri dolduran çukurlarına
O yer ki,sarı,siyah ve kırmızıyı doğuran
Her gidişinde dünyanın birkaç karınca boyu
Ve her gelişinde eski yerine
Dayanan,tüm kalan o yer ki
Anlamak mümkün değil
Nasıl değişir insan eliyle böyle
Nasıl daha yavaş döner ve nasıl
Acele eder göçüp gitmeye.

Mavilikler bulanmaya başlamadı henüz
Tüm balıklar terk etmedi ulu evlerini
Ağaçlar devrilmedi kütüklerini terk ederek
O kütüklerde sincaplar
Biliyorum hala yavrularlar
Çoğalır,azalır,susar ya da yanarlar.

Ne mutlu bize ağaçların da üstünde
Yaşayabilen ve ağlayabilen
Ölüm kederini hala taşıyabilen 
Ama hala öldürebilen bize ne mutlu
Gözlerimiz kapanacak mutluyken
Ve dökülecek üstündeki kaşlar
Sarı,siyah ya da kırmızı
Ve yok olacak yumruğumuz
Çiçeklerin içinden geçerken
Henüz kanımız doldururken ağaçları
İnsanlar soruyorum
Bu giysiler,sorular,akıllar ve kavgalar
Çocuklar,açlıklar ve yokluklar
Bizi bizden alan tüm bu sınavlar
Hepsi yok olurken
Karışırken taşlara hafızamız
Mümkün mü anlamak bu kavgayı.

Mavilikler bulanmaya başlamış rüzgarlarda
Balıklar sıçrayamasada evlerinden uzağa
Bir ulu kütüğün üstündeyim
İçi boş,sincapsız ve yavrusuz
Kızmış kumların üstünde
Suya bu kadar yakınken
Susuz ve yok olmuş öfkeli dünyanın
Ne mutlu üstündeyim.


               
                                                                                       
                                                                                                      Rüzgardanadam
                                                                                                       İstanbul,8,2015