Playlist 2

Cuma, Temmuz 04, 2014

Oldukça Vasat Tespitler

Çoğu zaman birşeyler yazmak niyeti ile oturmam bu komputerin başına.Bukowski böyle seslenmişti kitaplarında bilgisayara.Sanki herşey gibi bu icadıda yok sayacak sanırken o şaşılacak miktarda benimsemiş hatta bir pasajında bozulan komputeri tamir edilinceye dek yazmamıştı herhangi birşey***.Benimse bu kompüterle aramda hiçbir bağ yok önceden başka birine hizmet ediyordu şimdi bana.Belki sonra başkasına hizmet edecek.Çoğu akşamlar gördüklerim sandıklarımdan o kadar farklı oluyor ki yazmak tek çare gibi kalıyor geriye.Sandıklarımın yaşadıklarım olduğunu anladığım pek çok akşamın aksine bazı saatlerde daha önce hiç sanamadığım şeyler yaşıyorum.Belki de en iyi diye nitelendirdiğim acı çekişlerim o akşam o yazının sırtına biniyor.Aslında ben şiir yazarım.Şair değilim sanırım olamayacağım da.Zira şair olmanın kuralnı bilmiyorum.Hangi şiirden sonra şair demişler Nazım'a bilmiyorum.Brecht hangi şiirinden sonra küflü bir hapishane duvarında kardeşçe yattığı farele sokulurken şair ilan edilmiş.O anda orada bulunun yağlı saçlı bir şişman polis mi yoksa yatağının başındaki tahtakuruları mı açıklamışlar şairliğini.İkincisi daha şerefli olurdu ya.Yani hiçbir zaman kısa kesemediğim cümlemin sonucunda nasıl şair olunduğunu bilmediğimi belirtiyorum.Çünkü bir noktadan sonra yazdıkların insanları çekiyor ama dönüm noktası nedir ben bilmiyorum.Uzunca zamandır musallat olduğum şiirsiz yazıya ise sadece beni şiire iten şeyleri anlatmak için başladım.Elbette bunda merak edecek ya da estetik değer taşıyan birşey yok ama gitgide de şiirsiz yazının-ki ben buna bu şekilde hitap etmeyi seviyorum-derin,engelsiz,rahat tarzına da alışmaya başlıyorum ama öyle bir kulvara da indiriyor ki bu durum beni herkesin şiire yaklaştığı o kapalı pencereler artık ortadan kalkıyor.Yazınıza bir çeşit irsaliye fişi gözüyle bakmalar da başlıyor.Diğer taraftan insanlar şiirden korkuyorlar.Anlamadıkları ya da yazamadıkları için değil.Şiir eğer iyiyse okuyucusuna meydan okuyor.Anlaşılmamak için çabalıyor ama içindeki derin mana da bu anlaşılmazlığın dibinde yatıyor.O kadar çok anlamıyoruz ki dizeleri anlamak istediklerimizi anlıyoruz ya da bazen eğer dişli bir rakipse şiir,canımıza okuyor ve anlamaktan en çok korktuğumuz şeyleri parlatıyor zihinlerimizin önünde.Şiir yazmak ansız gelişen aşkların terkedilişlerin ya da çiçeklerin karşılığı değildir.Tam anlamıyla tanımlamak olmasada ben de geniş edebiyat dünyasına şiirle ilgili şu tanımı zerk ediyorum.Belki bir gün birisi karşılaşır ve hoşuna gider.Şiir,şairin kendini tokatlamasından öte birşey değildir.O yüzden mutlu şiir yoktur.Yaşıma ve tecrümebeme göre sonsuz derecede ukela sözlerimi bitirirken,size aklıma takılan bir soruyu sormak istiyorum.Bazı soruların cevapları karmaşıktır ama bunun ki basit lakin ben bulamıyorum.

Şiir nasıl icat edilmiştir?

                                             
                                                                                                     Rüzgardanadam//Temmuz 2014
                                                                                                                    Denemeler


*** Charles Bukowski-Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder