Adını koyamadığım bir hisden bahsedeceğim.Adını koyamadım çünkü hala geçen zamana rağmen garip geliyor.Kim olduğumuzu bilmeden yaşıyoruz.Aynaya bakışlarımızın çoğu az ya da çok güzel olduğumuzu keşfetmek yolunda gerçekleşiyor.Sonuç ne olursa olsun,keşfimizin sonu birşeye odaklanmadan geçip gidiyor.Orada bize bakan bir çift göz olduğunu görmeden.Oradaki şeyin yaşayan,gören ve algılayan birşey olduğunu bilmeden.Onun siz olduğunuzu anlayamadan.Bu bir rahatsızlık değil.Belki bir çeşit unutma yöntemi.Tanrı'nın değişik yöntemlerinden biri.Kim olduğumuzu bilmeden sarıldığımız bizler,nefes aldırıyor toplum içinde gene içimizdeki eksik bize.Bunu fark etmek öyle bir süreç işletiyor ki şizofrenitenin merdivenlerini adımlıyor,dışlanıyorsunuz.Tavsiye edilecek birşey değil belli ki.
Paranın sayısal bir değer olduğu ve akıp gittiğini,durmadan akıp gideceğini...Kredisinin asla bitmeyecek bir tarafı olduğunu,gücünün bitmeden insanoğlunun yitip gideceğini fark ettiğinizde hiçbirşey değişmiyor.Gene o çok sevdiğiniz kahveyi almak için buna ihtiyacınız var.Pantolonlarınızın ve kazaklarınızın renginini gene o belirliyor.Gücünü burdan alıyor ya.Ölümden korktuğumuz için mi yoksa öleceğimiz için mi herşey.Aynı şeyler mi ikisi de.Bir de çok parlak ve göz alıcı bir reyonun,kasanın ve deneme kabinlerinin ortasında ölmek sadece bazılarımızın mı aklına gelmeli.Yok olmak,karışmak havaya ve suya bu aciz ruhlarımızın üstlenebileceği bir görev mi ?
Hepsine tek bir soru işareti,hepsi aynı cevabın sorusu.Hepsi fark edişin derin ve asırlık uşakları.Hepsi özgürlüğün ve hürriyetin asalakları.Hepsine bir soru.Cevapsız bir bekleyiş.
Rüzgardanadam//Temmuz 2014
Denemeler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder